1991 yılında Irak'ın ABD tarafından işgali ile başlayan, 11 Eylül bahanesiyle devam edip, sonra da adına Arap Baharı denilen ama başla(tıl)dığı günden bugüne kadar Ortadoğu coğrafyasını cehenneme çeviren günler yaşandı, yaşanıyor. Bütün bunlar, geride parçalanmış ve işgal edilmiş ülkeler, yakılıp yok edilmiş şehirler, kirletilmiş hayatlar, katledilen yüzbinlerce insan ve yurtlarını terk etmek zorunda kalan milyonlarca mülteci bırakarak devam ediyor.
Yanı başımızda yaşanan bu insanlık dramına hiçbir çıkar ve menfaat ilişkisine girmeden bu ateşi söndürmeye, ülkelerin birer birer işgal edilmesinin önüne geçmeye, bu olumsuzluklarda yaşamak zorunda kalan mazlumlara umut ve can olmaya çalışan, bu amaçla devleti ve milleti ile seferber olan tek ülke TÜRKİYE.
Türkiye, uluslararası sistem tarafından bu işgallere karşı duruşunun bir nevi faturası olan yalnızlaştırılma politikasını da göze alarak insanlığın vicdanı olmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın liderliğinde, Suriye ve Libya başta olmak üzere Doğu Akdenizdeki oldu bittilerin ve bölgede yaşanan işgallerin sona erdirilmesi için yoğun diplomatik girişimlerini sürdürüyor.
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sürdürülen bu yoğun devlet diplomasisini desteklemeye, iktidarı ve muhalefeti, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları ile devletimizin yanında yer almaya, dünyanın vicdanı olmaya mecburuz.
Suriye iç savaşının başladığı günden itibaren evinden ve yurdundan olmuş milyonlarca insana ev sahipliği yapan devletimiz ve bununla birlikte dünyanın bütün mazlumları için tüm imkanlarını seferber eden milletimiz, son aylarda İdlip'te yaşananlara karşı da aynı duyarlılıkla hareket etmektedir.
Daha yaşanabilir, daha adil, daha güvenli bir dünya için inisiyatif alan, hem Suriye hem de Libya'da ilgili tüm tarafları bir araya getirerek çatışmaları sona erdirmeye çalışan ve Doğu Akdenizdeki duruma seyirci kalmayan Türkiye için, "Ne işimiz var bizim Suriye'de ve Libya'da?" diyen kendi coğrafyasına, mazisine yabancı kalanları da hem tarihi hem vicdanî hem de insanî sorumluluğa davet ediyoruz.
Türkiye, dün ve bugün olduğu gibi bundan sonra da, dünyanın umudu, insanlığın vicdanı, mazlumların yurdu ve duası olmaya devam edecektir.
Bu umuda, bu vicdana, bu duaya katkı sunan herkese minnettarız.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.